ASİCİDELİ Admin
Mesaj Sayısı : 191 Kayıt tarihi : 23/09/08 Yaş : 53 Nerden : KADIKÖY
| Konu: Kastamonu için Ulaşım ve İletişim Geçmişi 11th Mayıs 2012, 23:08 | |
| Kastamonu’muzun özellikle ilçeleri ve köyleri için ulaşım ve iletişimi hakkında geçmişini anlatmak, bize bazı acı gerçekleri anımsatması gerekir. Geçmişin bu gerçeklerini azda olsa yaşayanlara anlatmak zor olmaz, ama o günleri hiç yaşamamış hele gurbet ortamında yetişmiş gençlere anlatmak pek kolay olmayacağı kanısındayım. Geçmişi çabuk unutmak ve yaşanmayanları dikkate almamak, bizlerin tipik özelliğidir.
Ulaşımın geçmişini önce kendi yaşamımdan örnekleyerek anlatmak istiyorum. Ben 8 Kasım 1940 Cide ilçesi Kuztekke köyü doğumluyum. Kuztekke şimdiki Şenpazar’ın merkezi sayılır. Şenpazar, o tarihten tam 14 yıl sonra ancak nahiye olabilmiştir. Kuztekke Cide arası ulaşımı yaya ve yaklaşık 11 saatte gidilir, kış bastırdığı zaman ise gidilmesi imkânsızmış. Bu yüzden ben doğduğumdan altı ay sonra TC vatandaşı olabilmişim. Çoğu insan değişik nedenler ile yaşını küçültür, ama benim için Kasım da doğup, bir yıl sonra kayıtlı olmam şansızlıklarımın da ilki sayılır.
Hazır Cide yollarını anlatmaya başlamışken, dinlediğim bir başka anı ile devam edeceğim. 1968 ile 1985 yılları arasında beraber çalıştığım ve 2004 yılında vefatına kadar devamlı görüştüğüm Sırrı Hıtay, 1935 ve 1936 yıllarında Kastamonu valisi olan Tevfik Talat Hıtay’ın oğludur. O yıllar henüz lise öğrencisi iken, yaz tatilinde babası ile Katamonu’dan Cide’ye Jeep ile 36 saatte gittiklerini ve çektikleri sıkıntıları ayrıntıları ile anlatmıştı. O anıdan sizlere yansıtmak istediğim, Anadolu’nun tam ortasında sayılan Kastamonu ve valisinin, en eski ve büyük bir ilçesine 36 saatte varabilmesidir.
Kastamonu’nun tüm ilçe ve köylerinde benim bildiğim yıllarda ulaşım şartları farklı değildi. 1950-51 döneminde bitirdiğim ilkokul diplomasına resim çektirebileceğim yakın mesafedeki yer Azdavay idi. 10-11 yaşımda iken, köyden satılmak üzere katırla yük götüren bir tanıdığın yanında yürüyerek 6 saate gittiğimiz Azdavay’dan, aynı gün geri dönüp bir 6 saat daha yürüme yorgunluğumu unutmam.
Bez ile karanlık çekim alanı oluşturulmuş ve sokakta kullanılan resim makinası ile ilk defa resim çektirişimi ve köyümden çıkarak gördüğüm ilk kasaba olan Azdavay, hep ilgi alanımda kalmıştır. Halen oralara gidip te Azdavay’ı göremeden gelirsem eksiklik hissederim. Aslında benim için olan bu özelliği değil, doğal güzelliği ve insanlarının içtenliği bakımından da görülmeğe değer bir yerdir Azdavay. Yaz aylarında doğal etkinliklerinin olduğu yerleri, Azdavay’dan başlayıp Pınarbaşı ve Cide’ye kadar uzanan doğa harikalarını gezmek için yakın olan ve rahatça kalınabilecek yerdir Azdavay.
Osmanlı döneminin önemli yerleşim yeri sayılan Kastamonu, ulaşımda olduğu gibi telgraf dışındaki direkt iletişimlerden de geç yararlanmıştır. 130 yılı aşkın zamandır yayın yapan gazeteleri olsa da bunların şehir merkezi dışına ulaştığını sanmıyorum. Telefon ve televizyon zaten her tarafta çok geç yaygınlaştı. Radyo yayını ve yayın alımındakidaki imkânsızlıklardan dolayı, Kastamonu ilçe ve köylerine yararı hayli gecikmiştir. Kuztekke de ilk radyo sesini 1949 yılında öğretmenimizin evinde duyabilmiştim.
Çocukluğumun geçtiği Şenpazar da, büyüklerimiz bir hafta on günlük gazeteleri okuyarak memleket bilgilerine ulaşıyorlardı. Kore savaşındaki şehit ve gazilerimizin haberlerini, on gün eski tarihli gazetelerden, ninelerimize ve analarımıza okuduğum için biliyorum bunları. O zamanlar daha çok elimize geçip okuyabildiğimiz gazete, cumhuriyetin ilk gazetesi ve adı da Cumhuriyet ti. Sanırım bu yüzden, yazıdan çok resim ağırlıklı boyalı gazetelerden daha sıcak bakmışımdır temiz ve aydınlık görünümlü Cumhuriyet’e.
Her ilçemiz adına gazetelerin olduğunu küçük bir araştırma ile görebiliriz. En son ilçeler arasındaki Şenpazar’ımıza birçok imkânlar geç gelmiştir. Halen ayda bir çıkan tek gazetesi “Şenpazar’ın Sesi”, bu yıl 21. yılına ulaşmıştır. Bu gazetenin isim babalığı, büyük üstat Rıfat Ilgaz’a ait olduğunu, 21. Yıl tanıtımından öğrendim. Gazete yoluyla iletişimin ve bilgilenmenin değerini anlayabilen olarak ilk başlatan merhum Cevdet Öztürk ve sonrasında devam ettiren Muzaffer Erdem’e şükran borçluyuz. | </A> | HüsnüARSLAN |
| |
|